Büyük komutan, büyük devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Milli mücadelenin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 86. yılında saygı, minnet rahmet ve büyük özlemle anıyoruz.
Her yıl 10 Kasım’da Türkiye’nin dört bir yanında hayat bir an için durur. Saat dokuzu beş geçe siren sesleri eşliğinde saygı duruşuna geçilir ve Mustafa Kemal Atatürk anılır. Bu, sadece bir yas veya anma günü değil, aynı zamanda Atatürk’ü daha iyi anlamak, onun ideallerini ve Türkiye’ye kazandırdıklarını hatırlamak için önemli bir fırsattır.
Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir devlet kurucusu değil; aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük yolunda yeniden doğuşunun mimarıdır. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı kurtuluş mücadelesi, işgale karşı halkın gücünü birleştirerek zaferle sonuçlanmış ve yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Ancak Atatürk’ün amacı yalnızca bağımsız bir ülke kurmakla sınırlı değildi; çağdaş, ilerici, akıl ve bilimin rehberliğinde bir toplum yaratmak onun esas gayesiydi. Onun “en büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti, bu ideallerin ete kemiğe büründüğü eserdir.
Atatürk, laiklik, eğitim, hukuk, ekonomi ve kültürel alanlarda yaptığı köklü reformlarla halkın geleceğini aydınlatan bir lider olmuştur. Eğitimin herkese ulaşabilir hale getirilmesi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, ekonomik kalkınmaya yönelik projeler ve bilimsel düşünceye dayalı bir eğitim sistemi gibi yenilikler, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü ve vizyonunu yansıtır. Türkiye’nin her alanda gelişip kendi ayakları üzerinde durabilmesi için attığı bu adımlar, sadece kendi dönemi için değil, günümüzde de geçerliliğini ve değerini korumaktadır.
Atatürk’ü anlamak, onu sadece tarihin sayfalarına hapsedip anmaktan çok daha ötededir. Onu anlamak, düşüncelerini, ilkelerini, özgürlüğe ve bağımsızlığa olan bağlılığını içselleştirmek ve yaşatmakla mümkündür. Bugünün dünyasında özgürlük, bilim ve çağdaşlık gibi kavramların ne denli önemli olduğunu gördükçe, Atatürk’ün mirasının kıymeti daha da derinden hissedilmektedir.
Bu nedenle, 10 Kasım’lar, yalnızca bir yas günü değil; Atatürk’ün vizyonunu ve hayallerini yeniden hatırlamak ve onun bize bıraktığı değerlere sahip çıkmak için bir fırsattır. Atatürk’ün şu sözü her 10 Kasım’da kulaklarımıza çalınır: “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” Bu söz, onu anarken esas amacımızın ne olması gerektiğini bizlere açıkça anlatır.
Cumhuriyet’in temel değerlerini, özgürlük ve bağımsızlık meşalesini daima canlı tutarak Atatürk’ü her zaman anlayabilir ve anabiliriz. 10 Kasım’da onun aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken, onun mirasına sahip çıkmak ve fikirlerini yaşatmak da en büyük görevlerimizden biridir. Bu ruh ve anlayışla, Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatmak, Atatürk’ü en doğru şekilde anmak anlamına gelir.
Ruhu şad, fikirleri daim olsun.
HAVA-SEN Yönetim Kurulu